Aydın Dediğin ( Bolu Olay Gazetesi 05/12/2007 )

Aydın Dediğin Kilim gibi dokumada mutsuzluğu Gidip gelen kara kuşlar havada Saflar tutmuş top sesleri gerilerden Tabanında depremi kara güllelerin Duymuyor musun? Kaldır başını kan uykularından Böyle yürek böyle atardamaratmaz olsun Ses ol ışık ol yumruk ol Karayeller başına indirmeden çatını Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm Alıp götürmeden büyük denizlere Çabuk ol ! Yollar kesilmiş, alanlar sarılmış Tel örgüler çevirmiş yöreni Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende Benden geçti mi demek istiyorsun Aç iki kolunu iki yanına Korkuluk ol Rıfat Ilgaz Üstad böyle demiş. Hepimizin hayatına bir yerlerden girebilmeyi başarmış ender insanlardan, sanatkarlardan biri olan Rıfat Ilgaz “Aydın mısın?” şiirinde hepimize ne güzel sesleniyor. Aydın dediğin nedir diye soruyorum kendime. Ne ola ki bu aydın? Ne gerek aydın olmak için? Türkiye Cumhuriyetinde “Aydın”ların bir kimlik problemi olduğu aşikar... Ya halktan kopuk, ya da halka kendini beğendirme çabasında. Aydın ünvanlarının önüne illa ki bir bir sıfat ekleme peşindeler. Ayrıca sormak lazım. Onlara bu “Aydın”lığı kim veriyor? İşte dananın kuyruğu burada kopuyor... Lütfen çevremize iyi bakalım. Gazetelerde en sevilen yazarlar kimler ve ne yazarlar? Kaç kişi bilir onları? Ya da kaç adet satmıştır kitapları. Çok satanlar ne yazarlar, az okunanlar neden okunmazlar? Ülkemdeki sorun işte burada. Sanatçı, kasedi çok satan, iyi yazar çok okunan, aydın ise çok sevilen veya çok farklı düşünen olduğu sürece, Kültürel yozlaşma daha da büyüyecek. Neden iktidar partisi ve görüşleri bu kadar çok eleştiriliyor? Neden birileri bu adamlara yozlaşmış insan muamelesi yapıyor? Çünkü bu adamlar halkın dilinden konuşacağım diye, halkı temsil edeceğim diye, ne kadar soyut kavram varsa, ne kadar içi boş söz varsa onu kullanıyor. Sanılıyor ki halkın diline tercuman olan aydındır. Birkaç anlaşılmaz kavram eklediniz mi kahvedeki Mehmet Amca’nın sözlerine, oluyorsunuz sevilen aydın. Hayır... Aydın dediğin, halkın önünü açan, onu düşünmeye sevkeden, deli gibi sevilmeyen ama saygı duyulan, halkın sınırlarını ufak ufak zorlayan, zorlatan, okuyan, yazan, çizen, resmeden ama işini iyi yapan, kimseyi ezmeyen ama gerçeği söyleyendir. Birileri memnun olacak diye her yere mavi boncuk dağıtmayan, ilkelerinden taviz vermeyen, karşısındakini dinleyen, halkın sorularına cevap veren, e-postalarının hepsini cevaplayan, sokakta gördüğü kişilerle konuşan, kimsenin fikriyle dalga geçmeyen, dış güçlere karşı vücudunu siper eden, işbirlikçilerle savaşmak, halkı sömürenle mücadele etmek için canını ortaya koyandır. Aydın dediğin, iki kulağı, iki gözü, bir beyni, burnu, parmağı olduğunu unutmayandır... Küçük dağları yaratmayandır... Her halk hak ettiği aydınlarla yaşar... 1923 Türkiye’si Mustafa Kemal’i hak etmişti. Bugün her kesim kendi aydını ile yaşıyor... Birileri benden geçti diyor yan gelip yatıyor, birileri ise en kötü ihtimalle korkuluk oluyor, Tandoğan’a akıyor...

Hiç yorum yok: