Ata’ma Mektubumdur
Bugün 29 Ekim Ata’m…Karamsar bir mektupla geldim sana. Gözlerim ağlamaklı, kalbim buruk bir hırs küpü. Kulağımda görünmeyen bir küpedir, hiç dinmeyen bir müziktir sözlerin. İşte bu yüzden sana acımı kalbime gömdürmeyen, beni vazgeçirmeyen sözlerinle beraber geldim.Bugün 29 Ekim Ata’m…Bir başka zaferimizin, cumhuriyetimizin yıl dönümü. Beraber dörtnala koştuğumuz savaş alanlarında, emperyalizmi ve sömürüyü dizlerinin önüne çökerttiğimiz, ama kimseyi de hakir görmediğimiz günlerin ışığında, Reis-i Cumhur’un cumhuriyeti temsil ettiği günlerden, insanlarımıza insanca yaşama şansının olduğunu öğrettiğin günlerden birinin yıl dönümü.Yıllar döndü Ata’m, tam da dediğin, tehlikeyi gösterdiğin gibi döndü. Apaçık ortada bugün, devran döndü Ata’m. Karanlık bulutlar var gökyüzünde. Geldikçe geliyor ve aydınlığın üstüne çöktükçe kararıyor bulutlar.Karşına çıkarttıklarımıza bir daha bakacağım bugün. Saygı duruşunda sıkılanlara, yanına gelen evlatlarının cenazesinde milyarlık gözlük takanlara, halk edebiyatı yapıp, halkın bir yıllık yemek parasını kolunda taşıyanlara protokol dediler, bizi geri ittiler Ata’m. Sana yakardıkça güldüler bize.Yetmedi, El-aleme güldürdüler de…Onlar ki muhasır medeniyetlere gittiler gerektiğinde. Temsil edenler gaflette, dalalette hatta hıyanette. Tam bir işbirliği içinde, papa heykelinin önünde, teröristin dizinin dibinde, şeriat sevdası kalplerinde ve üstlerinde frak.Frak ki ne frak…Çok değiştiler Ata’mBugün 29 Ekim Ata’m. Karamsarlık boğazımızda yağlı bir ip gibi.Onlar ki, hain bir çuval pazarlığına oturdular, misak-ı milli sınırlarında madara ettiler bizi. Lisede okuduğumuz tarihe köle olduk, hepimiz Atatürkçü olduk, romantizmin doruklarında vatanı unuttuk, sözlerini hatırlamaz olduk Ata’m.Biz bize düşman olduk…Etnik kimliğimizi hatırlattıklarından beri sömürü nedir unuttuk, ırk kavramını özümsettiklerinden, yurttaşımın yerini hemşerim aldığından beri dost nedir bilmez olduk, kendimize mahalleler kurduk… Ki kazığın hasını dosttan yediğimizden beri de eski bayramları anarız…Bugün 29 Ekim. Şikayetçiyim Ata’m.Nusret mayın gemisi kadar olamadık, Conk bayırına nurlu asker ruhları indirdiler, engel olamadık. Çanakkale, gökten gelen askerlere, bulutun götürdüğü düşmanlara, yatırlara ve avro dolu katırlara esir düştü. Ellerimize ipek kelepçeler takıldı, biz ayılmadık, eşe dosta hava attık Ata’m.Şimdi, badem bıyıklar görüyorum kirli sofralarda iman pazarlarken, içki parasıyla insan araklarken.Gel de inan Ata’m, bugünün 29 Ekim olduğuna. Klasik paragraflarda içi geçmiş kelimeleri toplasan, bir kelamın etmez ki söylenen yeni bir şey de yok zaten.Sorma neden… Çünkü vurdular Ahmet Taner’i, vurdular Uğur’u, Muammer’i, Bahriye’yi… Onları biz öldürdük, affetme bizi.Bugün 29 Ekim. Terörün ellerindeyim… Gözlerim ağlamaklı, gözlerim kan çanağı, gözlerim yaşlı… Genç bir yüreğim, büyük bir önderim olmasa inan dayanamaz yanına gelirdim. İşte onların ihanetidir beni hayatta tutan. Bir sonraki 29 Ekim’i görme azmidir beni ülkeme bağlayan.Bugün 29 Ekim Ata’m…Var olmuşluğunu bildiğim her geçen gün daha güçlüyüm inan…Elimde mendil olacak anıtına çelenk koyarken, deleceğim protokolü, yanına geleceğim ve gözyaşlarımla ıslattığım o mendil olacak sana verdiğim son sözüm…Dönüş yok… Ya istiklal ya ölüm…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder