ÇYDD 12. Gençlik Kurultayı Sonuç Bildirgesi

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin 16–19 Mayıs 2008 tarihleri arasında İzmir şubesinin ev sahipliğinde yapılan 12.Gençlik Kurultayı’nda seçilen konularımızda “sorunun değil çözümün parçası olma” ilkesiyle yola çıktık. Amacımız 21. yüzyıla girerken gelişmiş, evrensel değerlerle yoğrulmuş, hoşgörü kültürünü içselleştirmiş birey profilli, sorunlarını çözüme kavuşturmuş, her yönüyle bağımsız, çağının gereksinimlerini tamamlamış bir Türkiye yaratmaktır. Bazen toplantılar içerik ve gerçekleştirildiği zamanın koşulları bakımından farklılık arz edebilir. Örneğin; Normal koşullarda bir işçi eylemi, işçinin işverenden haklarını alabilmek için yaptığı bir eylem olabilir; ama Milli Mücadele döneminde İstanbul’daki tersane işçilerinin Fransız şirketlerine karşı vermiş olduğu mücadele bir bağımsızlık mücadelesidir. Olağan dönemlerde bir kadın eylemi, kadının sosyal hayattaki haklarını elde etmek için yaptığı bir eylem olabilir; ama Milli Mücadele döneminde Halide Edip’in Beyazıt Meydanı’nda gerçekleştirdiği miting bir bağımsızlık mücadelesidir. Normal zamanlarda bu tür toplantılar, gündemin tartışıldığı, fikir alışverişlerinin yapıldığı ve çözüm önerilerinin sunulduğu toplantılar olabilir; ama böylesine kuşatılmışlık içerisinde bugün, burada yaptığımız toplantı da aslında bir bağımsızlık mücadelesidir. Herkes için eşit koşullarda, sağlıklı, huzurlu, insan onuruna yakışır, vatandaşların tamamına yönelik, sosyal güvenlik sosyal adalet tam olarak sağlanmalıdır. Zengin-fakir arasındaki dengesizlik giderilmelidir. Geçmişten günümüze hep yan yana yaşamış, aynı kaderi paylaşmış, her şeye rağmen birlikte yaşama inancını ayakta tutan insanlarımızın yaşam koşullarının iyileştirilmesi için gereken duyarlılık gösterilmelidir. Kültürel farklılıkların toplumu kutuplaştırmaması, tam aksine bu zenginliğin toplumsal kenetlenmeyi sağlaması gerektiği halka anlatılmalı, böylece evrensel, demokratik, insan haklarına saygılı, çağdaş dünya devletleri arasında yerimizi almalıyız. Milli Eğitim devlet kontrolünde, başından sonuna kadar parasız ve anayasada yer aldığı gibi herkesin ulaşabileceği şekilde düzenlenmelidir. Türk-İslam sentezli milli eğitim modeli terk edilerek; modern, bilimsel standartlarda ve öğrenci merkezli eğitim uygulanmalıdır. Demokratik özerk üniversitelerin oluşumundaki en büyük engel olan YÖK kaldırılmalı, tarafsız yapılanma desteklenmeli ve eğitimdeki kadrolaşma engellenmelidir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile imam hatip okulları uygulaması arasındaki çelişki giderilmelidir. Köy Enstitülerinin ilkelerine dayalı modern eğitim kurumları açılmalıdır. Okul öncesi eğitim yaygınlaştırılmalı ve ÖSS, SBS kaldırılmalıdır. Kalifiye eleman yetiştirmek için meslek liselerine gerekli önem verilmeli, öğrencilerin buralara yönlendirilmesi sağlanmalıdır. Devlet bütçesinden sağlığa ayrılan pay arttırılarak her vatandaşın ücretsiz yararlanabileceği ve vazgeçilmezler arasında ilk sırada yer alan sağlık hakkının temel alındığı bir sağlık sistemi oluşturulmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri esas alınarak sağlık sistemleri yenilenmeli, böylece hastalıkların oluşumu engellenirken sağlık harcamalarının da azaltılması sağlanmalıdır. Sağlıkta özelleştirmeler terk edilerek sağlığın parası olanın yararlanabileceği bir hizmete dönüşmesi engellenmelidir. Sevk sistemi temel alınarak araştırma ve üniversite hastanelerindeki yığılmalar önlenmelidir. Rehabilitasyon hizmetleri geliştirilerek hastaların sosyal açıdan kayıpları düzeltilmeli ve engellilerin topluma kazandırılması sağlanmalıdır. Üniversite öğrencilerinin yararlandığı mediko hizmetinin daha iyi şartlarda devamı sağlanmalıdır. Üniversite hastanelerinde araştırmaya yönelik kaynaklar artırılmalı, tıp fakültelerinin altyapısı son teknolojiye göre yenilenmelidir. Sağlık personelinin çalışma şartları iyileştirilmeli ve mesleki eğitim en üst düzeye getirilmelidir. Darbe ürünü olan 1982 anayasasının bir an evvel değiştirilerek evrensel değerlerle yoğrulmuş insan haklarına dayalı yeni bir anayasa oluşturulmalıdır. Ülkemizin yapıtaşı olan hukuk devleti ilkesi korunmalı, yargı bağımsız hale getirilmelidir.”Geç gelen adalet, adalet değildir” bilincinin yok edilmemesi için adaletin tecellisinde yeni ve uygulanabilir modeller denenmelidir. Evrensel insan hakları ilkeleri hukukumuzda egemen hale getirilmeli, korunmalı ve geliştirilmeli, birey odaklı bir hukuk sistemi geliştirilmelidir. Kolluk kuvvetleri insan hakları konusunda eğitilmeli, bu haklara uygulamada saygı gösterilmesi sağlanmalıdır. Hukuk eğitimi nitelikli bir hale getirilmelidir. Ayrıca ulusal yargı ağı projesi (UYAP) kapsamındaki teknik aksaklıklar giderilmeli, adliyelerdeki fiziki koşullar ve adli personelin özlük hakları iyileştirilmelidir. Milli egemenlik, hürriyet, eşitlik ve siyasi partiler ilkelerini içeren demokrasi kavramı tanınmalı ve bu doğrultuda haklarımız savunulmalıdır. Bilgi ve becerilerin erken yaşta kazanılması sağlanmalı, demokratik kitle örgütleri lehine ikna edici eylem tasarıları geliştirilmeli, “günü değil geleceği kurtarmaya bakmak ”düşüncesi benimsenmeli, ifade ve bilgilenme özgürlüğü için öz denetimli bir medya geliştirilmeli, demokratik kitle örgütleri kırsal kesimlere kadar yayılmalı, çok kültürlü halkımız arasında hoşgörü kültürü geliştirilerek birlikte yaşama bilinci aşılanmalı, yürürlükteki seçim sistemi değiştirilip baraj uygulaması kaldırılmalıdır. Tam bağımsız Türkiye’nin ancak örgütlü bir toplumla gerçekleştirebileceği bilinciyle hareket edilerek halkın örgütlenmesi teşvik edilmeli ve 12 Eylül darbesiyle birlikte yok edilen toplumsal refleks yeniden canlandırılmalıdır. Medya; siyasetin her türlü baskısından arındırılmalı, halkı bilinçlendirmeye yönelik tarafsız bir yayın anlayışı benimsemelidir. Düşük seviyeli programların yerine nitelikli ve halkı düşündürmeye ve aydınlatmaya yönelik programlar yapılmalıdır. Demokrasinin tam olarak işleyebilmesi için medyanın tekelleşmesi engellenmelidir. Medyanın tam olarak anlaşılabilmesi için medya okur-yazarlığı yaygın hale getirilmelidir. RTÜK siyasetten arındırılmalı ve özerk hale getirilmelidir. Bireylerin can ve mal güvenliğinin sağlandığı, ulaşım özgürlüğünün kısıtlanmadığı, tarihi miraslara bağlı kalınarak yeniden düzenlemelerin yapıldığı, çarpık kentleşmenin olmadığı, kültürel, sportif ve dinlenme faaliyetlerinin bulunduğu bir mimari yapı çerçevesinde belediyeler arası iş birliğinin sağlandığı örnek köy ve şehirler kurulmalıdır. Küresel rekabetin alabildiğine hızlandığı, sıcak para dolaşımının olağanüstü boyutlara eriştiği, kar, rant ve sömürge odaklı bugünkü ortamda (21.yy.da),ülkemiz bu durumdan ekonomik boyutta her zamankinden daha yıkıcı olarak etkilenmektedir. Türkiye’de insancıl ekonomi yaratabilmek adına tüketim toplumundan üretim toplumuna geçilmeli, özelleştirmeler yerine kurumlar yenilenmeli veya üniversitelere devredilmeli, AR-GE çalışmaları artırılmalı ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak yatırımlar yapılmalıdır. Kısacası devlet, stratejik konularda doğrudan, özel teşebbüslerde dolaylı yollardan yönlendirici olduğu ulusal bir ekonomik yapıyı esas almalıdır. Küresel ısınma ve yanlış tarım politikaları nedeniyle ülkemiz tarımının etkinliği ve verimi azalmaktadır. Bu durumu tersine çevirmek için çiftçinin etkin ve modern tarım aletleri konusunda eğitilmesi, tarımın finansman ihtiyacının karşılanması, sulamalı ve organik tarımın teşvik edilmesi, tarımsal girdilerin fiyat kontrolünün sağlanması ve GAP gibi projelerin sayısının artırılması gerekmektedir. Ulusal kimliğini yitirmeden dünya ekonomi politikasına entegre olmuş, aynı zamanda çevreye duyarlı sanayi tesislerinin artırılması istihdamın düzenlenmesi, üretim esaslı istihdam odaklı yatırımlarla sanayi toplumuna geçiş hamleleri gerçekleştirilmelidir. Özellikle yatırımlardan mahrum bırakılmış bölgelere önem verilmeli, bu bölgelerde kurulacak olan yeni fabrikalar ve yatırımlarla üretim ilişkileri yeniden düzenlenecek bir sanayi devriminin temelleri atılmalıdır. Planlamada, sanayileşmede ve kalkınmada halkçı bir model ve bağımsız bir siyasi iradeyle çözüm önerilerini gerçekleştirmek olanaklıdır. Alternatif enerji kaynakları bakımından zengin olan ülkemizde koşullara uygunluk sağlayan pilot bölgelerde enerji santralleri kurmak suretiyle AR-GE çalışmaları artırılmalı, oluşturulması gereken somut projeler hayata geçirilmeli ve çevre dostu enerji kaynakları ile ilgili ulusal enerji politikası hayata geçirilerek dışa bağımlılık bitirilmelidir. Bilimin olmadığı bir ülkede teknolojinin olmayacağı çok aşikârdır. Ülke genelinde üretemeyen, düşünemeyen beyinlerin olması, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeyi örselemektedir. Çözüm olarak ithal teknoloji yerine teknoloji ihraç edilmeli, en kısa sürede bilim ve teknoloji bakanlığı oluşturulmalı, sosyal bilimler ve doğa bilimleri alanındaki araştırmalar desteklenmeli ve teşvik sağlanmalı, ulusal AR-GE bütçesi oluşturulmalı, üniversite-sanayi ortak araştırma merkezleri kurulmalı, uzay ve havacılık alanına yönelik ulusal uzay ve havacılık konseyi kurulmalı, biyoteknoloji, nanoteknoloji ve gen mühendisliği çalışmalarına hız verilmeli, savunma sanayinde AR-GE’ler genişletilmeli, bilim ve teknoloji kültürünü yaygınlaştırmaya yönelik bilim ve teknoloji merkezleri kurulmalıdır. Jeopolitik yapısı itibariyle stratejik bir konumda bulunan ülkemiz dış politikada daha istikrarlı çok boyutlu, nitelikli stratejilerle desteklenmelidir. Belirsiz, çalakalem, kısa dönemde fayda sağlayan, fakat uzun vadede ciddi kayıplar getirecek politikalardan uzak durulmalıdır. Enerji koridoru üzerinde bulunan ülkemiz enerji üretiminde ve enerji nakliyatında söz sahibi olarak elde ettiği gücü dış politikasında etkin bir şekilde kullanmalıdır. Duygusallıktan uzak, ilkeli, planlı ve istikrarlı, toprak bütünlüğünü esas alan tam bağımsız bir dış politika izlenerek uluslararası alanda itibar geri kazanılmalıdır. ABD üsleri kapatılmalı, Irak’ın toprak bütünlüğünü gözeterek ilişkiler geliştirilmelidir. Kıbrıs’ta çift toplum temelinde çözüm sağlanmalı, AB katılım müzakereleri onurlu bir şekilde yürütülmeli, çifte standart engellenmelidir. Her zaman acıya mahkûm edilen bu coğrafyada artık umudun ve sevdanın mücadelesi başlamıştır. Bu sevda; halayın, horonun, zeybeğin ve zılgıtın kardeşliğinin yaşandığı bir Türkiye sevdasıdır. Bu sevda; bahar bayramlarının kan bayramlarına dönüşmediği bir Türkiye sevdasıdır. Yukarıda sunduğumuz çözüm önerileri, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ün hedeflediği Tam Bağımsız ve Çağdaş Türkiye’ye giden yolda bizlere ışık olacaktır. Bu yüzdendir ki ömrümüz boyunca bu önerilerin takipçisi olmaya kararlıyız. Çünkü bizler biliyoruz ki duvarı yıkan suyun şiddeti değil, sürekliliğidir. İşte bu kararlılıkla tüm dünyaya haykırıyoruz: “ARTIK TÜRKİYE’DE HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK”

Hiç yorum yok: