Dün demiştim, sizlere geleceğinizi göstereceğim diye. Bu gün de tarikat yurtlarında anlatılan hikayelerle devam edelim isterseniz.
Her hikayenin olduğu gibi benim de bir giriş yapmam şart tabi... Bir an düşünelim. Dindar bir insansınız veya hiçbir inancınız yok. (iki örneğin de şahidiyim, farazi konuşmuyorum)
Tek ortak noktanız var. Zor şartlar altında çocuğunuzu okutma derdindesiniz. Ardından gözyaşı dökerek otobüse bindirdiğiniz kızınızı yine bilerek/bilmeyerek ama ellerinizle yazdırdığınız tarikat yurduna gönderiyorsunuz.
Üniversite okuyup aydınlanacak olan çocuunuza yurtta sohbet adı altında neler mi anlatılıyor? Sohbet yapılan odanın kapısında meleklerin olduğu, isteyerek girenlerin günahlarının arındığı, istemeyerek girenlerin ise sırf isteyerek girenlerin hürmetine günahlarının affedildiği söyleniyor-muş...
İçeride tabii ki dini konular konuşuluyor. Söylenene göre ilk zamanlar konular başka yerden açılsa da ablalar lafı bir süre sonra dini konulara getiriyor. İlerleyen günlerde direkt damardan giriliyor.
Deniyor ki kapıdaki melekler tüm düşünceleri okuyorlar-mış... Deniyor ki başını kapatmayanların saçları öbür tarafta yılan oluyor-muş... Deniyor ki diğer yurtlarda .......... yapılıyor-muş... Deniyor ki ....... derneklerinin amacı kızları pazarlamak-mış... Deniyor ki, Atatürk’e “Deccal” deniyor-muş... Diyorlarmış ki diğerlerine uyulursa, kişi namaz kılmazsa, anlatılanlara inanmazsa öbür tarafta yanacak-mış.
Diyorlar-mış ki aslında “Medrese ne zaman yıkıldıysa millet o zaman yıkılmıştır.“
İstedikleri yerlere gitmeleri engelleniyor, belli bir saatten sonra yurttan dışarı çıkamıyorlar-mış... Sanmayın ki akşam 10’dan bahsediyorum...
Sonra bir bakıyorsunuz ki tıp fakültesine gönderdiğiniz kızınıza erkekleri tedavi etmenin günah olduğu öğretilmiş. Ne güzel değil mi? Öğretmen olmak için gönderdiğiniz kızınız anaokulu çocuklarına yanlışı değil günahı öğretmiş.İşte modern bilimin geldiği son nokta.
Haydi, her tarikat evinde bir ablanın – abinin olmasını anladık. Onların da üstüne semt ve bölge imamı olmasını, fakültelerde nasıl örgütlendiklerini ve kim olduklarını da öğrendik. Peki ya devlet yurtları, okul yurtları çok mu temiz?
Her odaya organize şekilde yayılmış olmaları tesadüf mü? Yurt odalarında istişareler yapmaları çok mu “görünmez”?
Cemaate yardım eden dükkanlardan alışveriş yapmaları, Atatürkçü kişilerden birşey alınmamasını söylemeleri çok mu “organize”?
Devlet yurtlarında bu kadar rahat çalışmalarını engelleyenleri, onu da geçtim anlattıklarının tersini savunanları ve doğruları anlatanları sudan bahanelerle yurt sorumlularına şikayet etmeleri çok mu “cüretkar”?
İsmi bende saklı olan 3 yurt, Bolu dışından üniversiteyi kazanan öğrencilerin evlerine gidiyor. Bazılarının cep ve hepsinin ev telefonlarını öğreniyorlar, düşünün ev adreslerine kadar gidiyorlar. Bu da yetmiyor otobüs terminalerine bile geliyorlar. Sadece hizmet için mi? Rektörümüz Bolu’da yurt sorunu kalmayacağını belirtirken acaba bahsi geçen “Tarikat Yurtlarını” da bahsettiği yurtların arasına koyuyor mu?
Atatürkçü ve aydın kimliğiyle tanıdığım Rektörümüzün bu tür faaliyetler gösteren yurt ve tarikatlara karşı tutumu, Bolu’nun üst düzey yöneticisinin, Tarikat da olsa dernek de olsa eğitime destek veren herkesin destekçisi olduğunu söylemesiyle nasıl da paralellik gösteriyor değil mi?
Peki kimse sormuyor mu “Acaba okulu kazanan öğrencilerin kayıtlarını nereden alıyorlar?”
Gözler okulların yönetimlerine kayıyor. Bu kadar önemli ve gizli olması gereken bilgileri acaba nereden ve kim sızdırıyor? Bu sızıntıya karşı YÖK veya okul rektörlüğü harekete geçiyor mu dersiniz?
Sorular o kadar çok ki. Keşke yukarda yazdıklarımın isimlerini verdiğimde birşeyler değişecek olsa...